Türkmenler Halep’e “boz” Halep derler; Araplar, Halebüş-şehba; aynı anlama gelir.
En ünlü halk hikâyelerimizden Âşık Garib’in bir bölümü Halep’te geçer. Halep’te Deli Selim’in kahvesinde şairlerle imtihan olur, hepsine üstün gelir ve burada yeni bir kimlik kazanır, şöhret sahibi olur.
Bu sene divan edebiyatının en büyük şairlerinden, hikemî şiirin büyük üstadı Urfalı Nâbî’nin yılı. 1712’de öldüğüne göre, 300 yıl geçmiş. Nâbî Urfalı ama, yaklaşık 25 yılı Halep’te geçmiş. Suriye’de vaziyet böyle olmasa da Halep’te görkemli bir anma toplantısı yapsak iyi olmaz mıydı?
Halepli büyük bir tarihçimiz de var: Naima…
Halep, Anadolu’dan Mezopotamya’ya (Cezire) ve Akdeniz’den İran’a giden ana yollarının kavşak noktasında bir merkezdir. Yüzyıllar boyunca ticaret ve bilgi kervanlarının ve fâtihlerin uğrağıdır. Hikâyeye göre, Âşık Garip Halep’ten ayrılırken sazını eline alıp şöyle söyler:
İşte geldik gidiyoruz
Şen olasın Halep şehri…
Çok nan u nimetin yedik
Var olasın Halep şehri
“Şen olmak”, bugünün dilinde, “neşeli olmak”tan ibarettir. Bu anlam, şiirde ifade edileni tam karşılamaz. Âşık Garib’in dilinde, mâna daha geniştir; kastedilen, mamur olmak, bayındır olmaktır. Harap yerde bildiğimiz mânasıyla “şen” olunmaz! Nitekim, sonraki beyitte, çok nan u nimeti yenildiği; iyiliği, ihsanı görüldüğü için duyulan şükran “Var olasın Halep şehri” şeklinde ifade edilmiştir.
Bugünlerde Halep her iki anlamıyla da “şen” değil!
Babadan miras diktatörlüğü, oğul Esed artık taşıyamıyor. Öldürmekten, zulmetmekten başka yaptığı şey yok. İnsanlar ölüyor, ülke harab oluyor. Elbette ucu en çok bize dokunuyor. Bizim güney sınırlarımız, iki taraf halkının rızası ile oluşturulmamıştır. Eğer rıza sözkonusu olsa idi, asla böyle bir sınır çekilemezdi.
Türkiye’nin Millî Mücadele’si sürerken, Halep’te güçlü bir Kuva-yı Milliye teşkilatı vardı. Birçok Arap aydını da Kuva-yı Milliye’nin içinde idi. Ne yazık ki, Yunan ordusu mağlub edildikten sonra Lozan’da Türkiye sınırlarını tayinde İngilizler ve Fransızlara karşı güç gösteremedi. Güneyimizin ekonomik bütünlüğü ortadan kalktı. Halep vilayeti, Kilis, Antep, Maraş ve Urfa’yı içine alıyordu. Bu ekonomik bütünlüğün limanı Trablusşam idi.
Son yıllarda Türkiye ile Suriye arasındaki yakınlaşma, ekonomik bakımdan tekrar eski günlere dönüş havası meydana getirdi. Defalarca ziyaret ettiğimiz Suriye’de halkın Türkiye muhabbeti fevkalade yüksekti. Arap baharıyla başlayan hürriyet talebi, Suriye’de rejimin çok sert tepkisiyle karşılaştı.
Suriye istikrarsız bir ülke haline geldi. Binlerce, onbinlerce insan katledildi. Diyebiliriz ki, Suriye Müslüman katilamında İsrail’i geride bıraktı. Yarışta Esed’in birinci çıkması İsrail’i çok memnun ediyor almalıdır!
Şu anda İsrail yöneticilerine sorulsa her halde alınacak samimi cevap çok açık olarak, bu durumun devam etmesi yönünde olacaktır.
Suriye’nin bu şekilde devamı, Esed’in, Baas iktidarının sürdürülmesi konusunda ilk defa İran’la İsrail ittifak halinde. Türkiye’de bazı kesimleri ve siyasi hareketleri bu iki merkezin çeşitli araçlar kullanarak manipüle ettiğinden şüphe edilmez.
İki muhalefet partisinin sözcüleri, mevcut iktidara karşı, bir insanlık dramına duyarsız kalmak bahasına, Esed’ci beyanatlar veriyorlar. Durum 12 Eylül referandumu ile aynı. Her iki parti de referandumda iktidarı yıpratacakları ümidiyle, “hayır” cephesinde yer aldılar. Fakat halktan bekledikler iltifatı göremediler.
Esedciliğin bu kadar güç kazanmasını sadece İran tesiri ile açıklamak mümkün değil. Elbette İran’ın da belli bir tesir gücü vardır, fakat Türkiye’nin bazı merkezlerini asıl yönlendiren, bu bilinmeyen bir gerçek değil, İsrail’dir.
Şu anda bir “Judeo-esetizm” doktrini ile karşı karşıyayız. Bu doktrin Suriye’de istikrarsızlığının sürdürülmesi, Türkiye’nin bu istikrarsızlaştırmaya duyarsız kalması esasına dayanıyor. Türkiye bölgesel güç olarak, tarihî beraberlik ve sınırın iki tarafında bulunan toplumun Türk (Türkmen) Arap, Kürt terkibinin zorlamalarından kaçınamaz.
Suriye meselesine seyirci kalan bir Türkiye kendini inkâr etmiş olur. Bunun da kimlerin ekmeğine yağ sürmek anlamına geleceğini bilmek zor değil.
Yayınlanma Tarihi: 19 Nisan 2012
Kategori: Genel
Görüntüleme: 243 Defa
Etiketler: araplar arap halepler.halep