Üniversite sınavlarına bir hafta kala bir genç kızın intihar haberlerini okuduk. Edinilen bilgiye göre üç kere sınava girdiği halde kazanamayan genç kız sınava bir hafta kala kendini televizyon kablosuyla asmış. Kızına her zaman destek verdiğini ifade eden babanın bu desteği ne yazık ki işe yaramıyor ve genç kız hazin bir şekilde göçüp gidiyor. Gençler, aile, okul ve çevre tarafından dayatılan baskılardan büyük oranda etkileniyor ve bu kesimlere hesap vermek zorunda olduklarını hissediyorlar… Bu anlayış hem genci çıkmaz bir sokağa sürüklüyor hem de onların hayatlarını sadece okulla sınırlıyor. Gençler bunun dışında varoluşsal bir etki gösteremiyor…
Annelerin, “çocuğum kazanamazsa ne olacak, ben onun doktor olmasını istiyorum, neden takdir değil de teşekkür alıyor…” gibi sorularını işittikçe gençlerin üzerindeki o yoğun baskıyı anlayabiliyor ve onlara hak veriyoruz. Aile “çocuğumun iyiliğini istiyorum” diye düşünse de sonuç itibariyle bu yaklaşım çocuklara zarar veriyor. Aileler, çocuklarını hayatın sade bir karesine yani iş hayatına hazırlıyorlar. Dolayısıyla “Oğlum kaç aldı, tıpı tutturabilecek mi, bizim çocuktan daha yüksek alan var mı? Soruları genç üzerinde büyük bir baskı oluşturuyor. Akşam evine yorgun argın gelen genç, gün içinde yaşadıklarını ebeveyni ile paylaşmak isterken, daha içeri girer girmez annenin ” derslerin nasıl geçti” sorusuyla karşılaşıyor.
Anneler ve babalar! Unutmayalım, insanlık güzergahında yürüyen birer yolcuyuz. Bu hayatın içinde bazı rollerimiz var. Rollerimizin her biri kendi içinde önemli ve gereklidir. Çocuklarımızı yetiştirirken hayata hazırlamalı ve bütün rollerini tanımasına yardımcı olmalıyız. Artık meslek edinmek eskisi kadar zor değil, okumak için pek çok alternatiflerimiz var, çocuklarımıza bu alternatifleri de göstermeli ve sen benim için her şeyden değerlisin duygusunu hissettirmeliyiz.
Yayınlanma Tarihi: 18 Nisan 2012
Kategori: Genel
Görüntüleme: 635 Defa
Etiketler: Çocuklarınıza baskı yapmayın gençler unutmak